Evren Barış Yavuz
Dağ. Bir anlatım biçimi olarak dağ. Eşkıyaları gizli seven bir ülkenin eşkıyanın cüretinden nefessiz kaldığı bir yer; dağ. Dağlaşan çocuk. Dağlaşan kadın. Dağlaşan ekmek ve su hüneri… Her zerreyi, söze mecbur bırakan bir ülkesizlik hali.
Kalbin ülkesizliği, yetim gaddarlığı aşkın.
“Her şey unutulacak ve hiçbir şey onarılmayacak”
Sıkı dur. Tipiye gireceğiz. Tipiye gireceğiz beyaz bir körlükle yürüyeceğiz.
Dişlerini geçir etine sevdiğinin, her lokmanın kıymetini bil. Evlerin basılacak fotoğrafları yırt at! Sil telefonları rehberlerden, başıboş kağıtlardan. Penceredeki saksıları sulamayı unutma, yaprakları öpmeyi.
Sıkı dur tipiye gireceğiz. Unutulacak şiirin, sesin unutulacak. Sevdiğin kadın seni unutmak isteyecek, kuşların rüzgardan toplanacak, dallarından çiy eksilecek, ceylanların bileklerini öptüğün unutulacak.
Unutarak yaşacaklar bazıları. Hatırlayacaksın!
Sıkı dur tipiye gireceğiz. Kanla örtülen etin, yolunarak taranmış saçların, ipe çekilmiş kardeşlerin eksik bir hatıra olacak!
Herkes unutacak sen hatırlayacaksın.
Bununla hayatta kalacaksın, kahra yakışarak, elvedalara alışarak, öldürülmeye sebep sözcüklerle uyanarak.
Unutacaklar, tek yattığın gecelerde uzun inlediğini, çocukların eğri büğrü ellerini, kızların çirkin esvaplarını, adamların kırgın bıyıklarını, ayazda örtüsüz yatanları unutacaklar.
Bunları aklında tut senin bir tarihin var. Öldürülmüş kardeşlerin var, fakülte bahçelerinde izin var, mahalle aralarında el yazıların, sanayi sitelerinde sıcak soluğun var! Bir tarihin var sesin binlerle çağıldayan ırmakların, tek başına omuzladığın akşamların.
Herkes unutmaya yatacak, geceleri sen ateşlerle hatırlayacaksın kardeşim. On dört saat ayakta çalışıp eve yürüdüklerini birilerinin, merdiven silen kadınların neşesini, iftar çadırlarında mahzun lokmalarını.
Bir tarihin var senin, evlerin duvarında Mahir resimleri, kuş adımları, menemen kokuları var. İşte şuran’da ateşler içinde uyuduğunu bilmeyecekler, aç uyuduğunu, iki satır lokma için can’çırpındığını unutacaklar. Harcayacaklar seni, bozduracaklar sözcüklerini tecimevlerinde, esmer-bakımsız ve hatta yarınsız olduğunu ima edecekler. Gücenme. Bir tarihin var senin! Var! Senin bazı türküleri söylerken gözlerinin parladığını biliyorlar, senin mezarlıklarda kırılmış taşları onardığını biliyorlar! Bir tarihin var senin.
Seni ihbar edecek olan yanılıyor, seni unutmaya yeltenen arkadaşların yanılıyor, seni ‘kendini yaktı’ diye anlatan akraban yanılıyor, seni kaybedilmiş ülke sanan herkes ve her şey yanılıyor. Bir tarihin var senin. Kalk kardeşim tara saçlarını, kardeşim gücenme. Omuz başında tut en güzellerimizin.
Ülkesizliğimizden söz ediliyor, katlimizden, zindanlara doldurulacağımızdan, sesimizin kesilip helak edileceğimizden. Sıkı dur! Tipiye gireceğiz!
Çocukluğun yağmağa, aşkın tereddüde, silahların ateşe atılacak. Gücenme sen. Bir kediyi okşa, yorgun dostlarına yatak aç. İnsanda ve isyanda ısrar etmekle güzelleştin bunu unutturma.
19 Aralık için…