Babasından Ethem’e… “Baktıkça Devleti Ve Dini Harabeye Çevirecek Bir İsyanı Hatırlatır Bana Mezarın”

Categories GenelPosted on

Ethem’e mektup (*)

İstanbul Boğazı yolcusu musun sen

Hisarlarla çevrelenmiş solcu musun sen

Bulutlara çevirseydim yüzümü

Sen alsaydın fazla olan gözümü

Et yiyenin yoktur makul çözümü…

Kabir azabı senden uzak kalsın. Topraktaki sert karışım yalnız taşlar değil, maden silsileridir. Kindar spermin devlete tetikçi olarak verdiği el değil, baban Muzaffer daha çok hatırlar seni. Seni getiren yol, bir tabloya sahip oluşumun ücreti neyse, maddi açıdan ancak o kadar değerlidir.

Binbir otun botaniği bu topraklardır. Binbir renk ve boydaki otun kesilip biçildiğini, yakıldığını, alevleri geride bırakan vahşi sürünün kaybolduğunu çok az görmüştü sendeki giz. Bende yaşamış ve meşru vakitlere akıp gitmiş gözyaşı gibi, korkunç yanık acılarımdan arda kalan kara topraktaki saklı bağlantılarına dönerlerdi.

Otların, ağaçların yarım asırdır tanığıyım. Gülümseyişe fırsatları yoktu. İmkânları geçici kabiliyetin robotlarınca ellerinden alınmıştı. Baktıkça devleti ve dini harabeye çevirecek bir isyanı hatırlatır bana mezarın.

Şarjörler, sürü halinde yaşayan, bireysel davranamayan hayvan egolu insanların saldırganlığı ve silahıdır. İşte onlar genel olarak devlet kapısına tetikçi olur.

Yüksek rakım ikinci sınıf (dört ihtimale göre) yerleşim özelliğine haiz Ankara şehri budak özü toprağını örten gökkubbe ve onun manyetik ellerince sana karıştırılmış olan meşhur özgül ağırlığı taşıyamaz. Bir gün seni sakatlar kaygısıyla korkardım.

3 adi halden oluşan, payitaht böbürüyle övünen ve kuvvetli kadınların perde ardından yönettiği kanun silahı seni vurdu, kaçtı. Doktorların belki haftadan fazla süren hijyenik saldırıları (belki felç kalacaktın) ölümünü hazırladı.

Ah… senden boşalan özgül ağırlık bir daha o topraklara uğramayacak.

Korktum. Tıbbın kanlı, hijyenik, ameliyatçı ellerinden seni alışa kurtarışa gelemedim.

Sanırım öcün… alındı. Kızılırmak toprağı benim ülkem, gizli devletim sayılırdı.

Anan misali devlete fazlaca güvenen ünlü somuncu oğlu da beyin kanaması veya kalp krizinden öldü. Evvel gün tırın arkadan çarptığı ana, baba ve dört evlat aile boyu öldü.

Ölümlerden sonraya kalanlar şanslı kişilerdir. Gezegenin gittikçe soğumasına bağlı kalarak bujisi, ateşleme sistemi olmayan araç misali ite kaka hareket ettirilen bir hayata karışırlar.

Baban Muzaffer SARISÜLÜK

 

 

[Bu mektup, Ethem yoldaş için hazırlanmakta olan bir kitap için babası tarafından kaleme alınmıştır.]

13 Eylül 2013,  Fraksiyon org